Sayfa 13 - MUSA

 
MUSA

 
Rahman ve Rahim olan ALLAH’ın adıyla:

 
1- Bu sahifeler, her şey’den büyük, yüce, ulu, iyilik ve kerem sahibi olan ALLAH’ın izniyle indirilen sahifelerdir.

 
2- Bu, Kur’an’ın yoluna ulaştıran, haberlerini tasdik edip doğrulayan, insanları O’nun ayetlerine iman etmeye çağıran ve hikmeti öğreten mübarek sahifelerdir.

 
3- ALLAH’ın şanı, çok yücedir. O, ulu’dur, her şeye hakkıyla kadir’dir.

 
4- İnananlar müstesna, kalplerinde hastalık bulunanlar, Rabbinin ayetlerinden kuşku içindedir.

 
5- Dünya, temelli kalacağınız yurtlar için seçme ve seçilme yeridir.

 
6- O, iyi olanı iyiye ve kötü olanı da kötü’ye varis kılmak istemiştir.

 
7- İyi olmak da kötü olmak da sizin tercihinizdir. ALLAH, kullarına kötülük dileyici, zulüm edici değildir. O, iyilik ve güzellikten yana olan, kullarının da iyilikten ve güzellikten yana olmasını isteyendir.

 
8- O, doğru cevaplarını önceden bildirendir. Merhametlidir, iyilik ve güzellik sahibidir

 
9- Övgü, izzet sahibi olan ALLAH’a dır.

 
10- O, sizleri de görür ve işitir kılmıştır.

 
11- Sözlerin en güzeli, ALLAH’ındır.

 
12- “Adem ve Havva birbirine düşmandır” diyenler yanıldılar. Adem Havva’ya ve Havva’da Adem’e düşman olması için değil, ancak birbirine eş olmaları için yaratılmıştır. Birbirine düşman olan, Adem ve Havva değil, asıl düşmanları olan şeytan’dır.

 
13- Kuşkusuz şeytan, Adem ve Havva’nın, İnsan’ın apaçık bir düşmanıdır.

 
14- İnsanlar arasında en çok zarara uğrayanlar, ALLAH’ın sözüne ortak koşanlardır.

 
15- Kur’an’a ortak etmek, ALLAH’a ortak etmektir, denk tutmak, ALLAH’a denk tutmaktır.

 
16- ALLAH kendi buyruğundan kullarından dilediğine melekleri ruh ile indirir : «Benden başka hiçbir ilâh olmadığı ve benden korkup sakınmaları hususunda uyarıda bulunun !»

 
17- Ortak koşmak, en büyük günah’tır.

 
18- Bir ömür boyu ortak koşmadan yapılan amelleri, ömrün son nefesindeki vaktinde bir kere ortak koşmuş olmak bile, bir ömür boyunca yapılan bütün amelleri sıfırlayıp boşa çıkarır. İşte bu, en büyük ziyan’dır.

 
19- Ortak koşanlar, kendileri ziyana uğradıkları gibi ailelerini de ziyana uğratırlar.

 
20- Şüphesiz ortak koşanları da ancak aileleri ziyana uğratmışlardır.

 
21- Din konusunda ALLAH’tan başkası anılınca, keyiflenip mutlu olurlar.

 
22- ALLAH, tek bir İlah olarak anılıp “Tek Kur’an” deyince, hemen kalplerini bir sıkıntı basar ve tartışmaya koyulurlar.

 
23- “ALLAH’ın indirdiğine uyun” denildiği zaman, “Hayır, biz atalarımızı tapar bulduğumuz yola uyarız” deyip hemen uzaklaşırlar.

 
24- ALLAH’ın ayetlerine, başkalarının yazdıklarını denk tutarlar, O’na ibadet etmek için mescit kurarlar sonra da kurdukları mescitlerde O’ndan başkalarını anarlar.

 
25- ALLAH ile beraber uydurdukları putlarına taparlar.

 
26- Kuşkusuz onlar, ortak koşmadan inanmazlar.

 
27- Onların çoğu, ALLAH’ın yoluna değil, ancak atalarını tapar buldukları yola uyarlar.

 
28- Akıllarını kullanmazlar, Dünya’ya geldiklerinde ataları neye tapıyorsa, onlar da ancak ona taparlar.

 
29- Bir kısmı da, ALLAH’ın yoluna değil, çoğunluğa uyarlar.

 
30- Onlar, güya ALLAH’a oyun etmeye çalışırlar. Çoğunluğa uyarlarsa, çoğunluk yanlış yolda olsa da, ALLAH’ın çok kişi olduğu için Cehennem’e atmaktan vazgeçeceğini sanırlar.

 
31- Zalimler için Cehennem’de yer mi yok? ALLAH’ın hükmü, açık’tır. O, ortak koşulmasını asla bağışlamayacaktır ve ortak koşanların amellerini boşa çıkarır.

 
32- Kur’an, ALLAH’ın indirdiği kitap’dır. O halde hüküm, yalnız Kur’an’ındır.

 
33- Onlara, ALLAH’ın Resul ve Nebilerine “Peygamber” demeyi, O’mu emretmiştir? Yoksa onlar, bunu kendileri mi uydurmuşlardır?

 
34- Ağarmakta olan gündüz’e and olsun ki onlar, bunu ancak gerçeği gizlemek için kendileri uydurmuşlardır.

 
35- Onlar istemeseler de, gerçek, ALLAH’ın dilemesiyle ortaya çıkmıştır.

 
36- Artık dileyen nankörlük etsin dileyen şükretsin, şüphesiz her gelişin bir dönüşü vardır. İnsanların dönüşü, alemlerin Rabbine olacaktır.

 
37- Ortak koşanlardan bir kısmını gördüğünde, dış görünüşleri hoşuna gider, konuşsalar sözlerini dinlersin ancak onlar, öğretilmiş kütükler gibidirler.

 
38- Kur’an üzerinde düşünüp tasavvur etmezler. Çoğunun Kur’an’dan anladıkları, anlamayarak harf seslendirmekten ibarettir. Şeytan “Kulağa hoş geliyor” diyerek anlamadan okumayı onlara güzel göstermiştir. Sanki kendilerine uzak bir yerden bağırılıyor da duymuyorlar! Düşünüp akıl erdiremezler.

 
39- Kur’an’ın dosdoğru yolunun üzerine otururlar ve insanları da ondan, düşünüp öğüt almaktan, ayetleri üzerinde tasavvur etmekten alıkoymak isterler. Kendileri düşünüp akıl erdirmedikleri gibi, insanların da kendilerine benzemesini dilerler.

 
40- ALLAH’tan başka dostlar edinirler sonra da “Biz bunlara ancak bizi ALLAH’a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz” derler. ALLAH’ın merhameti yerine, O’ndan başka edindikleri şefaatçilerinin şefaatlerine güvenmeyi tercih ederler. ALLAH, onlara bir zarar dileyecek olsa, şefaatçilerinin kendilerini, O’nun elinden kurtarabileceğini zannederler.

 
41- Onlar, şahitlerin şahitliklerini doğru olarak yapacakları günde, sözü tutulur şefaatçilerinin kim olduğunu mutlaka bilecekler. O vakit, derin bir pişmanlık duyarlar ama ne fayda, artık pişmanlık duymak için çok uzak bir yerdeler.

 
42- Ne zaman bir uyarıcı göndermiş olmayalım ki, oranın varlıklı şımarmış olan ileri gelenleri ve kibir sahipleri onları hemen yalanlamış olmasın.

 
43- Hangi topluluk Resullerini yalanlamış olmasın ki, azabımız onlara hiç beklemedikleri bir sırada ansızın gelmiş olmasın.

 
44- Sizin, O’ndan başka ilahınız yoktur. Artık yalnız tek ALLAH’a kulluk edin. Namazı kılın ve zekatı verin.

 
45- Hiçbir bilgi, O’na gizli değildir. O’na karşı böbürlenerek kendinizce bahaneler üretmeyin ve lafı eveleyip gevelemeyin! Yanlışınızı kabul edin ve diz çöküp bağışlanma dileyin!

 
46- İnsan’a verilen sorumluluk, Meleklere de verildi.

 
47- Her bir melek, sadece kendine verilecek sorumluluğu yerine getirecek şekilde yaratılıp düzenlendi.

 
48- ALLAH, emir verdi, onlarda ne bir adım ileri nede geri durabilecek şekilde itaat etti.

 
49- O, meleklerden erkekleri de kızları da var etti. Bununla birlikte ne erkek nede kız olan, şehvetten tıpkı erginlik çağına ulaşmamış çocuklar gibi uzak olan melekler de var etti. Ancak sadece kızların O’na isnat edilmesi olacak iş değildi!

 
50- Hani ALLAH, İsa’yı da Meryem’e bir emirle göndermişti ve Cibril ona tam bir insan şeklinde görünüp, sonra da Meryem’e İsa’yı müjdelemişti

 
51- Meryem, Cibril’i görünce korkmuş ve “Ben senden Rabbim olan ALLAH’a sığınıyorum ve ben sakınanlardanım” demişti.

 
52- Cibril, ona “Ben sana ALLAH tarafından gönderilecek bir erkek çocuğunu müjdeliyorum” deyince, Meryem “Ben iffetsizlerden olmadığım ve elime de erkek eli değmediği halde nasıl çocuğum olabilir?”dedi.

 
53- Bunun üzerine Cibril “Bu böyledir, ALLAH, “Ol” der ve oda oluverir” dedi. O, İsa’nın doğumunu da insanlar için bakanlara bir nur olan, mübarek bir yıldız ile müjdeledi.

 
54- ALLAH noksanlıktan münezzehtir, O, her türlü yaratmayı çok iyi bilir. O, nice gezegenler yaratmıştır ki yıldızına çok yakın mesafe de seyreder ancak yine de yok olup, kül olup gitmez. O’nun buyurduğundan ne bir adım ileri nede bir adım geri geçemez.

 
55- O, nice canlılar yaratmıştır ki susuzluğa dayanabilir, niceleri vardır ki dondurucu soğukta yaşayabilir ve niceleri vardır ki kızgın güneşin altında gezip yürüyebilir. Niceleri vardır ki suda yaşamaya uygun yaratıldığı için karaya çıkamaz ve niceleri de vardır ki karada yaşamaya uygun yaratıldığı için suya giremez.

 
56- Niceleri vardır ki et yemeye uygun yaratılmıştır ve ot yiyemez. Niceleri vardır ki ot yemeye uygun yaratılmıştır ve et yiyemez.

 
57- İşte bunlarda, Cennet ve Cehennem yaşantısı için akıl sahiplerine alınacak güzel ibretler vardır. Cennet halkı, iyi ve güzel nimetleri yemeye uygun biçimde yaratılacaktır. Cehennem halkı ise kötü ve pis olan nimetleri yemeye uygun biçimde yaratılacaktır. Cehennem halkına iyi ve güzel nimetlerden verilecek olsa, onları da yiyebilirler ancak Cehennem’de olmayanı nereden bulup da yiyecekler? Cennette olan iyi ve güzel nimetler de, kuşkusuz onlara haram kılınmıştır!

 
58- Nebiler, hüküm getirici olanlardır. Önceden helal olanların haram kılınması, haram olanların helal kılınması yahut ibadette olan bir değişiklik ya da inananlara önceden farz kılınmış olan bir şeyin hükmünün kaldırılması, değiştirilmesi veya daha önce farz olmayan bir şeyin farz kılınması ancak Nebiler ile gerçekleşir.

 
59- Övülmüş Nebilik, Muhammed ile sona ermiştir. Muhammed, ALLAH’ın son Nebisidir. Kur’an’dan sorumlusunuz ve o Kur’an, size kıyamete kadar geçerlidir.

 
60- ALLAH’ın kendisini utandırmayacağı yeniden diriltildiği gün, selam ve esenlik, övülmüş son Nebi olan Muhammed’in üzerinedir. O, ne güzel Nebi’dir.

 
61- ALLAH'ın bir eşi yokken, nasıl çocuğu olabilir? O, eşsiz ve benzersizdir. Kuşkusuz İsa’da, Nebilerdendir. O, dedi ki “Şüphesiz ben ALLAH’ın kuluyum. Bana kitabı verdi ve beni Nebi yaptı. Nerede olursam olayım, O beni mübarek kıldı; yaşadığım sürece bana namazı ve zekâtı emretti. Benden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı olarak ve size haram kılınan bazı şeyleri de helâl kılmam için gönderildim. Size Rabbinizden ayet getirdim. O halde ALLAH'tan korkun, bana da itaat edin.”

 
62- İsa onlara apaçık ayetler getirince, onu da yalanlamışlar ve "Sen ancak bir büyücü veya sihirbazsın" demişlerdi.

 
63- İsa’ya Dedik ki "Ey İsa! Verdiklerimize sımsıkı sarıl ve şükredenlerden ol." İsa, gerçekten de çok sabreden ve çok şükreden biriydi.

 
64- İsa dedi; “ALLAH yolunda yardımcılarım kimlerdir?” Havariler “Biz, ALLAH yolunda senin yardımcılarınız” dediler. Şüphesiz İsa'ya ihanet eden de ancak havarilerin içinden bir tanesiydi.

 
65- Biz, gerçeği İsa’ya vahyetmiştik. İsa, onlarla bir sofrada oturmuş ve ekmeğini bölüp paylaştığı sırada havarilere “Doğrusu ben bugün, her şeyi bilen ALLAH tarafından bir haber aldım. İçinizden birinin bana ihanet edeceği vahyolundu” deyince, havariler kim olduğunu söylemesini istemiş ancak İsa, belki düşünüp öğüt alır diye söylemekten çekinmişti.

 
66- Havari, İsa’ya ihanet etti ve kışkırtıcı gurup halkı ona karşı galeyana getirdi. İsa’yı valinin huzuruna getirdiler. Valinin karısına, İsa hakkında bir gece öncesinden, İsa’nın salihlerden olduğuna dair bir rüya gösterildi. Karısı durumu kocasına anlatınca, vali onun anlattıkları karşısında İsa’yı serbest bırakmak istedi. Ancak halkın tepkisi, onun bu isteğine karşı geldi ve vali öfkeli kalabalığa dedi ki “Ben, onu öldürme taraftarı değil, serbest bırakılmasından yanayım. Ancak bu karar, benim değil sizin kararınızdır. Herkes bilsin ki, onun ölümünden ben değil, siz sorumlusunuz.”

 
67- Böylece onlar, İsa'yı aşağılayarak çarmağa germek istediler ancak ALLAH, İsa'nın böyle bir duruma düşmesine müsade etmedi.

 
68- O, İsa’ya şöyle vahyetti “Ey İsa! Şüphesiz, senin hayatına Ben son vereceğim. Seni kendime yükselteceğim. Seni inkâr edenlerden kurtararak temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar küfre sapanların üstünde tutacağım. Sonra dönüşünüz yalnızca Banadır. Ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda ben hükmedeceğim.” Ve şüphesiz İsa’ya inanıp uymuş olanlar, bugünde olduğu gibi onu inkar edip küfre sapanlardan üstün hale geldi.

 
69- İsa'yı aşağılayarak çarmağa germek isteyenlere ise izin verilmedi ve onlara İsa yerine bir başkası, İsa gibi gösterildi. Hayır, ALLAH, İsa'nın böyle bir duruma düşmesine asla izin vermedi. Çok esirgeyen ALLAH, İsa’yı esirgedi.

 
70- Şüphesiz İsa'nın uyduğu din de, ancak ALLAH’ı bir tanıyan İbrahim’in uyduğu din'di. ALLAH’ın kendisini utandırmayacağı yeniden diriltildiği gün, selam ve esenlik, övülmüş Nebi olan İsa’nın üzerinedir.

 
71- Kim “Hristiyan ve Yahudiler içinde asla cennete girecek olan yoktur” diyorsa, bu, boş bir kuruntudan ibarettir. Şüphesiz Hristiyanlar ve Yahudiler içinde cennete girecekler olanlar da vardır. Ancak ALLAH katında Hak din, İslam'dır.

 
72- Hristiyan ve Yahudiler içinde Cennete girecek olanlar hakkındaki ALLAH’ın hükmü şöyledir; “ALLAH’a ve ahiret gününe inanan ve salih ameller işleyenler için Rableri katında mükâfat vardır; onlar korkuya uğramayacaklar, mahzun da olmayacaklardır” Şüphesiz O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır.

 
73- Senin durumun da, tıpkı İbrahim’in durumu gibidir. Hani oda önce kavminin ortak koştukları şirk dinini terk etmişti de, Rabbini aramaya başlamıştı. Sonra Rabbin, seni de tıpkı onun gibi doğru yola eriştirdi, hidayet etti. Hamd, hidayet eden tek ALLAH’a dır.

 
74- And olsun ki kitap ehlinden, “Gerçeği gizlemeyeceksiniz, onu insanlara açıklayacaksınız” diye kesin bir söz almıştık. Şüphesiz onlar da, Resullüğün devam ettiğini biliyorlar.

 
75- Ancak kitap ehlinin çoğu, sırf kıskançlık, haksız yere böbürlenme ve çekinme yüzünden bile bile gerçeği gizliyorlar.

 
76- Ey Kitap ehli! Niçin bilerek gerçeği gizliyor ve onu insanlara açıklamıyorsunuz?

 
77- Niçin sözünüzü tutmuyor ve asıl çekinmeniz gereken Rabbiniz yerine, insanlardan çekinerek gerçeği bildiğiniz halde gizliyorsunuz? Yoksa Bize döndürülmeyeceğinizi mi sanıyorsunuz? Size ne oluyor? Nasıl hüküm veriyorsunuz?

 
78- Ey Kitap ehli! Sözünüzü tutun ve sizden isteneni yerine getirin. Gerçeği bilip durduğunuz halde, onu insanlardan gizlemeyin.

 
79- Dünya hayatını, ahirete tercih etmeyin. Asıl çekinmeniz gereken Rabbinizden çekinin.

 
80- Şüphesiz dünya hayatı, az bir yararlanmadır. Dönüşünüz mutlaka Rabbinize olacaktır.

 
81- Sonra o gizlediğiniz, insanlara açıklamaktan çekindiğiniz şeyler, boynunuza dolanacak ve rahmetinize engel olacaktır.

 
82- Kim de gerçeği açıklamışsa, şüphesiz o, kendisinden isteneni yapmış ve bu konuda Rabbine olan sorumluluğu üzerinden kaldırmıştır.

 
83- İşte bu, ALLAH’ı hoşnut edecek çok Salih bir davranıştır. O, şefkatini, onların üzerine yazmıştır.

 
84- Musa’nın başına gelenlerin benzerleri, seninde başına geldi ve Musa’ya verilenlerin benzerleri, sana da verildi.

 
85- Musa’nın asası, koyunlarına yaprak silkmek ve destek almak içindir. Senin asan da, bilgisayarı yönetmek ve yönlendirmek içindir

 
86- Şüphesiz senin asan da, Musa’nın asasına bir benzer olarak yılan gibi depreşmektedir.

 
87- Şimdi Biz o mucizeyi insanlara gerçek olarak anlatacağız. Kuşkusuz hiçbir Resul, ALLAH’ın izni olmadıkça bir mucize getiremez. O, buyurduğu zaman da hak ile yerine getirilir.

 
88- Resul, insanları, tek ALLAH’a, tek Kur’an’a çağırırken ortak koşan sihirbazlardan biriyle karşılaştı.

 
89- Resul’ün çağırdığı şeyden dolayı, ortak koşan sihirbazın kalbini derhal bir sıkıntı bastı.

 
90- Önce Resul ile hemen tartışmaya girişti, başa çıkamayacağını anlayınca da konuyu yandaşlarına taşıdı ve derhal taraftarlarını topladı. Sonra Resul’ü de karşılaşma yerine çağırdı.

 
91- Ortak koşan sihirbazın taraftarları da ancak kendisi gibi ortak koşan sihirbazlardı.

 
92- Önce sihirbazlar attı. Attıkları yorumlar, bakanlar için gerçekmiş gibi görünüyordu. Ancak attıkları yorumlar, uydurulmuş olan bir aldatmacadan başka bir şey değildi. Aldatmacalar ise apaçık bir sihirdi.

 
93- Resul, onlara bir takım öğütler verince, onu da kendileri gibi zannedip ancak bir sihir olduğunu iddia ettiler ve “kelime oyunu” dediler. Şüphesiz Musa’nın getirdiğine de “sihir” demişlerdi.

 
94- Sihirbazlar, attıkları videolarla insanların gözlerini büyülediler, onları korkuttular ve büyük bir sihir gösterdiler.

 
95- Biz’de Resul’e dedik ki “Asanı at! Sağ elindekini at ki, onların yaptıklarını yutsun. Şüphesiz yaptıkları bir sihirbaz hilesidir. Sihirbazlar ise nereye varsalar kurtuluşa eremezler.”

 
96- Resul’de asası ile Kur’an’ın ayetlerini attı ve bakanlar gördüler ki, Resul’ün attığı onların attığını yakalayıp yutuyor.

 
97- Resul’ün attığı, sihirbazların uydurduklarından üstün geldi. Resul’ün attığı, ALLAH tarafından gelen gerçekti, ancak onların attıkları, kendileri gibi beşerlerin uydurmuş olduğu sihirbaz hilesinden başka bir şey değildi.

 
98- Övgü, geçmiştekilere verilenlerin benzerlerini vermeye kadir olan ALLAH’a dır. O, her işe gerçek ile kadir’dir. ALLAH’ın kendilerini utandırmayacağı yeniden diriltilecekleri gün, selam ve esenlik, övülmüş Nebiler olan İbrahim ve Musa’nın üzerinedir.