İSTANBUL
Rahman ve Rahim olan ALLAH'ın adıyla;
1- Öncekilerden aldığımız gibi senden de doğru olanların doğruluklarını sorgulamak üzere söz aldık.
2- Rahmeti üzerine yazdık ve sana ilim kapılarını açtık.
3- Belki şükrederler diye ilim sahiplerine de ilim kattık.
4- Zulmedenlerin peşine de geri dönüşü olmayan bir azabı yazdık.
5- ALLAH, doğru ile yanlışı ayırt edebilme ilmi verdi.
6- Şüphesiz daha önce gönderdiklerine de vermişti.
7- O, katından verdiği ayetler ile peşi sıra destekledi.
8- Her birine mutlaka bir ilim öğretti ve dilediğine fazlasını da verdi.
9- Musa ile karşılaşan Resul’ün öldürdüğü çocuk hakkında tartışmaya giriştiler.
10- Onlar “Nasıl olur da o zat bir çocuk öldürebilir, doğrusu bu, şaşılacak bir iştir.” dediler.
11- And olsun ki o kişiler, Musa ile karşılaşan o zat hakkında şüphe içindeler.
12- O kişinin, gerçekten ALLAH’ın rahmet verdiği bir Resul’ü olduğu kanaatinde değiller.
13- Çocuğu, Resul öldürmedi. Ancak onu, ALLAH öldürdü.
14- O, rahmetini diledi ve onu sonunda dönülecek yere döndürdü.
15- Eğer çocuk kalıp olgunlaşsaydı, inanmış olan ailesini saptırıp, dünya hayatından ezeli yaşantısına ancak kavurucu bir ateş hazırlamış olacaktı. Çocuk daha ateşini hazırlayıp yakmadan, ALLAH onu rahmetiyle söndürdü.
16- Gaybı bilen ALLAH’a, çocuğun başına gelecek olanlar da ailesinin başına gelecek olanlar da apaçık ortaya çıkıp önceden göründü.
17- Çocuk olarak, O’na dönmüş olanlar, Adn cennetlerinde ağırlanırlar.
18- Hesap ile mükellef kılınmayan iki zümreden bir tanesi oldukları için günahsız olarak sayılırlar.
19- Hesapsız olarak girecekleri Cennet yurdunda altın bilezikler takarlar, selsebil’den içerler, dilediklerini yerler ve tasadan uzak olarak rahat koltuklarına yaslanırlar.
20- ALLAH dilediği kullarına hesapsız olarak verir. Canı verende O’dur, alan da O’dur. Yarattığı kulları, O’nu yaptıklarından ötürü sorgulayamazlar.
21- Melekler, yeryüzündeki kullar için bağışlanma dilerler. ALLAH’ın kabul etmediğine, onların şefaati bir fayda vermez.
22- ALLAH, Cömerttir, Gani’dir. O, rahmet dileyecek olsa, kimse O’nun dilediği kadar dileyemez.
23- ALLAH, Adil’dir, Hakim’dir. O, bir zarar dileyecek olsa, kimsenin O’nun dilediği zararı gidermeye gücü yetmez.
24- ALLAH bir işe hükmettiği zaman, artık O’nun verdiği hükmün önüne kimse geçemez.
25- İstanbul’u sallayacağımız gün, O’nun gerçek bir hükmüdür.
26- Bu, O’nun önceden beri uyguladığı bir yürürlüktür.
27- O’nun yürürlüğünde bir değişiklik olmaz, öncekilere nasıl uygulanmışsa sonrakiler içinde aynısı hak ile sürdürülür.
28- İşte o gün, zalimler için intikam günüdür. Onlar, toplu halde dönülecek olan yere döndürülür.
29- O gün, kayalar sıkışıp bir araya geldiğinde, iş, yalnız ALLAH’a kalmıştır.
30- O, dağa tecelli edecek olsa, dağ, O’nun korkusundan O daha etmeden yerle bir olur, muazzam güç sahibidir. O gün, sıkışıp bir araya gelen kayalara sadece dokunacak gibi olur, kayalar, O’nun korkusundan dehşete kapılır ve kaçıyormuşçasına kendini hızla bırakır.
31- İşte o vakit, yıllarca birikip hapsedilmiş olan bir enerji, beklemekten sabrı taşıp patlayan bir volkan gibi sabırsızca açığa çıkacaktır.
32- Yerlere o enerjinin yükü taşıyamayacakları kadar ağırdır. Yerler o enerjiden bir an önce kurtulmaya çalışır ve onu yeryüzüne doğru hızla itip boşaltır.
33- Yeryüzü sarsıldıkça sarsılır ve insanlar da saçıldıkça saçılır.
34- O zalimler hemen refah içinde bir yaşam sürdükleri o mülkleri bırakıp bir an önce kaçmaya çalışır.
35- İşte o kaçmaya çalıştıkları vakit, kendilerine “Kaçmayın! O içinde şımartıldığınız bolluğa ve yurtlarınıza dönün! Çünkü siz sorguya çekileceksiniz!" denir.
36- Yeryüzünü bir beşik gibi görürsün ve insanları da sarhoş zannedersin. Onlar, sarhoş değillerdir.
37- O’nun azabı, zalimlerden uzak değildir. Önce uyarması için ayetlerine çağıran ve doğru yola ulaştıran bir uyarıcı gönderir. Bu, O’nun sünnetidir. Övgü, sünnetinde değişiklik olmayan ve muazzam güç sahibi olan ALLAH’a dır. Hüküm, O’nun dur. O, yerlerin de göklerin de Hakimidir.
38- ALLAH, inananların dostudur. O, inananları daima karanlıklardan aydınlıklara çıkartır. İnananlar da, dini yalnız O'na has kılmışlardır. Rahman’ın rahmeti, ortak koşmadan inanmış olan kulları üzerinedir.
39- İnananlar ancak kendisi için inanmıştır, inkar edenleri de yalanlayıp durdukları şey, mutlaka çepeçevre kuşatacaktır.
40- ALLAH çok iyi bilen, çok iyi intikam alan değil midir? O, çok iyi bilen ve mutlaka çok iyi intikam alandır.
41- O, önce güzellik yolunu seçer ve merhametli davranır.
42- Şüphesiz ALLAH, senin, Resul’ü olduğunu bilir. O’da melekleri de ve yanlarında kitabın bilgisi olanlar da tanıktır.
43- Şimdi, ALLAH’tan gelen bir kanıt üzerine olan ve O’nun yoluna ulaştıran mı? Yoksa ALLAH’tan gelmiş olan bir kanıtı olmayan ve O’nun saptırması üzerine bir türlü doğru yolu bulamayan mı daha hayırlıdır?
44- Hamd, doğru yola ulaştıran, merhametli olan, hak ile gönderen ve gerçeği bildiren ALLAH’a dır.
45- O, temiz rızıklar ile rızıklandıran ve kullarını imtihan etmek için yarattığı yerde hoş kokulu çiçekler ile karşılayandır.
46- O, dilerse sizi yok eder ve yerinize başkalarını getirir. Mülkün sahibi ALLAH’tır. O, hükümranlığında bir ortağı olmayandır.
47- Onlar “Bizi yok edebilecek kimdir? Biz, yeryüzünde güç sahibiyiz ve asla helake uğrayacağımızı da sanmıyoruz.” diyorlar.
48- Ataları da böyle söylemişlerdi. Onlar, yeryüzünde kuvvet bakımından daha güçlülerdi ve and olsun ki kendilerine sağlam kaleler inşa etmişlerdi. Ancak bir bakın, onların edindikleri sağlam kaleleri ve büyük sarayları, kendilerine bir fayda verdi mi? Hiç yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı? Tarihte yolculuk etmiyorlar mı? Atalarının başına gelen akıbeti, ne oluyor da kendilerinden uzak görüyorlar?
49- ALLAH, onları yok edip helake uğrattı da, yerlerine nasıl davranacağınızı görmek için sizleri geçirdi. Ancak insanlar, kendilerine öncekilerden bir ibret olması için bıraktıklarımızdan, çok az düşünüp öğüt alıyorlar.
50- İnsanların yanlarında bir takım kişiler vardır ki, onlara, önlerinde ve arkalarında bulunanları güzel göstermek için çalışırlar. İnsanların düşünüp öğüt almasına, kendilerine öncekilerin akıbetinden bir ders çıkartmalarına böylece mani olurlar. Sonra bir bela çıkıp uğrayacak olsa, ne insanlarla birlikte karşı durmaya nede destek olmaya yanaşırlar. Onlar, insanların başlarına gelen bela’dan da bir menfaat ve bir çıkar elde etmeye çalışırlar. Bela’dan kendilerine bir şey dokunacak olsa, hemen arkalarına dönüp gerisin geriye kaçarlar. Umulur ki insanlar, artık düşünüp öğüt alırlar.